Toksoplazmozis

Toksoplazmozis

Dünya çapında yaygın bir protozoon olup ilk kez 1908 yılında Charles Nicolle ve Louis Manceaux tarafından “gundi” olarak bilinen Kuzey Afrika rodentlerinde bulunmuş ve bu nedenle tür adı “gondii” olarak verilmiştir. Toxoplasma gondii insan ve diğer birçok evcil ve yabani hayvan türünü enfekte edebilme yeteneğine sahiptir. Evcil ve yabani kediler son konak olarak bilinirler. Kediler; parazit ile kontamine gıdalar (kemirgenler, kuşlar veya çiğ etler) tarafından enfeksiyona yakalanırlar. Oral olarak alınan etken kedilerin ince bağırsağında çoğalmaya başlar ve ookistleri oluşturur. Oluşan ookistler yaklaşık 3 hafta içinde dışkıyla dışarı çıkarlar ve 1 hafta içinde sporlar oluşur. Bunlar oldukça dayanıklıdırlar ve nemli ortamda aylarca canlı kalabilirler. Bu ookistlerle enfekte olan yerlerle temas etmek hayvan veya insanların hastalığı alması için yeterlidir. Toksoplazma kan nakli sırasında da bulaşabilir.
Hasta kedilerin bir çoğunda klinik semptom görmek mümkün değildir. Belirti görülebilenlerde ise dalgalı ateş, halsizlik, depresyon ve iştah kaybı söz konusudur. Bu bulguların dışında solunum problemleri, pankreatit, lenf bezlerinde nodül oluşumu, göz problemleri, çiğneme ve yutkunma güçlükleri, davranış bozuklukları veya felç görülebilir. Ancak bu semptomların hiç birisi hastalık için spesifik değildir ve dolayısıyla birçok hastalıkla karışabilir. Yavru veya genç kediler yaşlı olanlara göre daha fazla enfeksiyondan etkilenirler.
Toksoplazmozis; insanlarda daha çok grip benzeri semptomlarla ortaya çıkar veya hiçbir belirti göstermez. Genellikle baş ve boyundaki lenf bezleri şişer, kas ağrısı, baş ağrısı, ateş, sinirsel bulgular ve bulanık görme gibi semptomlar gözlenir. Hastalığın insanlarda en önemli etkisi hamile kadınlar üzerindedir. Hamilelik öncesi veya hamilelik sırasında Toksoplazma ile enfekte olmuş annelerden doğan çocukların büyük bir kısmı enfekte olma riskiyle karşı karşıyadır. Enfekte olan çocuklarda beyin ödemleri veya mental gerilikler, gözlerde hasar ortaya çıkabilir.
Hastalık büyük oranda subklinik ve asemptomatik olarak seyretmesi nedeni ile klinik tanı güçtür ve etkenin doğrudan teşhisi de pratik değildir. Enfeksiyonu teyit etmek için tam bir kan sayımı, biyokimya profili ve idrar tahlili gibi rutin laboratuvar testleri de kullanılır. Serolojik testler kesin teşhis için en güvenilir testlerdir. IgG ve IgM antikor seviyeleri saptanarak enfeksiyonun türü ve aktif / pasif olup olmadığı belirlenir.
Hastalık etkenleri öncelikli olarak toprakta bulunduğundan toprak ile temas sonrasında gerekli temizliğin yapılması önem taşır. Kedi kum kabının temizliği ve kumun sık değiştirilmesi de çok önemlidir. Kumun temizliği yapılırken eldiven kullanılması hastalığın insanlara bulaşmasını önlemek açısından önemlidir. Ayrıca pişmemiş et ve pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleri verilmemelidir. Kedinin etkeni taşıyıp taşımadığının testlerle belirlenmesi ve varlığı halinde gerekli tedavilerin yapılması özellikle bebek sahibi olmayı düşünen kedi sahiplerinin ilk yapması gereken işlem olarak söylenebilir. Hastalıktan korunmak için bir aşı yoktur. Hastalığa karşı önlem almak korunmanın en iyi yoludur.

Geçen Haftanın Kedileri